2 Ağustos 2012 Perşembe

Bir "Kara Şövalye" Kolay Yetişmiyor!


     Kişisel olarak kendisinin koyu hayranı olduğum yönetmen Christopher Nolan alanında şüphesiz çağımızın en büyük isimlerinden biri. Henüz 40 yaşında olmasına rağmen yayınlandığında milyonları etkisine alan birçok filme imza attı. "Inception" ile başımızı döndürdü. "Prestige" ile hepimizi büyüledi. Düzensiz ama zeka dolu zaman kurgusu ile izleyiciyi vuran filmler yaptı. Ve bu adam bir gün "Batman" filmi yapmaya karar verdi.




      2005'te "Batman Begins" (Batman Başlıyor) filmini yaptığında, dünya şöyle bir sallandı. Geçmişteki örneklerinde görebileceğimiz o büyülü Batman dünyasını almış ve gerçek dünyaya entegre etmişti. Batman'in doğuşunu bizlere somut nedenlere dayandırarak anlatmıştı. Her şeyin bir sebebi vardı. Bruce Wayne intikam ile adalet arasındaki ikilemle mücadele ediyordu ve Batman'in nihayetinde bir insan olduğu vurgusu filmin her yerine hakimdi. Araştırdığım kadarıyla Nolan, ikinci bir Batman filmi çekmeyi hiç istememiş. Devam filmlerinin başarısına inancı olmadığı için. Risk almak istemediği için. Fakat aldığı olumlu tepkilerden mi, yoksa kendini Batman'in sihrine kaptırdığı için mi bilinmez, C. Nolan yoluna devam etti. İyi ki de etti.


      2008'de gösterime giren "The Dark Knight" (Kara Şövalye) tam bir başyapıttı. Heath Ledger'ın Joker karakterine getirdiği yegane yorum ve senaryoya o karakteri muhteşem bir şekilde oturtması ile filmin senaristleri C. Nolan (aynı zamanda senarist), kardeşi Jonathan Nolan ve David S. Goyer, Gotham'ın yozlaşmış yüzünü bizlere gösterirken halk üzerinde sosyal deneyler yapan fakat asıl amacı aslında kimseye ders vermek olmayan, para gibi insani değerlere önem vermeyen, sadece dünyanın yanışını izlemek isteyen bir psikopatın hikayesini, bunu yanısıra Batman'in kendisiyle hesaplaşmasını ve tercihlerini iliklerimize kadar işlediler. Batman'i sevmeyen insanlar bile sadece Joker'i izlemek için sinemaya gittiler. Talihsizlik budur ki filmin çekimleri tamamlandıktan kısa bir süre sonra Joker'i canlandıran Heath Ledger hayata gözlerini yumdu. Ölüm nedeni bilinmiyordu, belki Joker rolünün etkilerini silmek için aldığı ilaçlardan, belki de uyuşturucudan. 


      Kanımca C. Nolan işte burada biraz yolunu kaybetti. Ledger artık yoktu. Onun Joker'i üzerinden kurguya devam edemezdi. Joker'i oynayacak yeni bir isim ise büyük risk demekti. İzleyicinin devam filmi beklentisi kaçınılmazdı. Yılmadı, "The Dark Knight"'tan kalan sağlam karakterleri alarak, yeni karakterler ekleyerek yoluna devam etti. Yeni bir kötü adam, bir yardımcı, bir hırsız, ve güçlü bir kadın. 
      
      Ülkemizde geçtiğimiz haftalarda gösterime giren 3. film "The Dark Knight Rises" (Kara Şövalye Yükseliyor) sizi ilk dakikadan itibaren koltuğunuza kilitleyen, aksiyonun hiç durmadığı ve sahneler ile bütünleşen epik müziğin (Hans Zimmer'in müziği) her dakika etrafınızı daha da sardığı bir final. Şahsen benim izlediğim salonda sessiz sahnelerde bir çıt sesi, insanların nefes alışı dahi duyulmuyordu. Nolan her zaman yarattığı karakterlerin özelliklerini çok iyi izleyiciye aktaran filmler yapıyor ve bunları mükemmel bir kurguya sırıtmayacak şekilde oturtuyor. Batman'in maskesini kırarken kötü adam Bane'in fiziksel gücünü ve kötülüğünü hissediyorsunuz, türlü numaralar çevirirken Kedi Kadın'ın sinsiliğini, istemediği şeyler yapmak zorunda kalan sadık yardımcı Alfred'in üzüntüsünü ve çaresizliğini, polis memuru Blake'in cesaretini, Batman'i yıllar önce yok eden Bruce Wayne'in soluk ve depresif ruh halini...

      Bunlara rağmen hikayede bir çok mantık hatası bulmak mümkün. Benim sorum ise basit. Neden? Neden böylesine epik bir finali, "Onun şöyle olması çok saçmaydı, böyle olsaydı daha iyi olurdu..." diye kurcalayarak berbat edelim ki? Seyir zevki çok yüksek bir film izledik. Ben gerçekten heyecanlandım, duygulandım ve birçok insanın da benim ile aynı duyguları paylaştığından eminim. Evet hikayesi "The Dark Knight" kadar vurucu değil, fakat yine de sahneleri düşünülerek ve çok emek verilerek güzel kurulmuş, sürpriz yan öğeleriyle baş döndürücü bir finalle biten etkileyici bir hikaye. Üçlemenin diğer parçalarının duruşunu da bozmuyor üstelik. Hepsi de kendi çapında efsane zaten. Ama bu final filmini birkaç mantık hatasını baz alarak "Olmamış" diyerek bir kenara atmak büyük bir haksızlık. 

      Yönetmen Christopher Nolan Batman'e yazdığı mektupta seriyi noktaladığını ve başka bir Batman filmi çekmeyeceğini net olarak belirtiyor. "Kaç devam filmi yeterlidir ki? O zarları neden bir daha atma riskini alayım ki?" sözleriyle. Evet, bence de Nolan bir Batman filmi daha çekmemeli. Hatta bir daha hiç kimse Batman filmi çekmemeli. Çünkü bir "süper-kahraman" (tartışılır) serisini bu kadar hikayesi derin ve anlamlı bir şekilde kimse bir daha kurgulayamaz.